Türkiye’de şu sıralar Meclis’te görüşülen bir yasa var: kamuoyunda Zeytin Yasası olarak biliniyor.
Bu yasa, belirli şartlar altında zeytinlik alanlarının madencilik ve enerji projelerine açılabilmesini öngörüyor.
Kâğıt üzerinde “başka bir yerde yapılamıyorsa” gibi bir şart sunulsa da, pratikte bu düzenleme, binlerce yıldır yaşayan zeytinlikler için ciddi bir tehdit anlamına geliyor.
Zeytin Yasası kapsamında zeytinliklerin başka yerlere “taşınabileceği” iddia ediliyor. Ancak bilimsel veriler ve sahadan gelen gözlemler, bunun doğada karşılığının olmadığını gösteriyor.
Yüz yaşını aşmış bir zeytin ağacı yeni toprağa uyum sağlayamıyor, kuruyor ya da verim veremiyor. Taşınan bir ağacın gövdesi belki dikiliyor, ama o ağacın köklenmiş olduğu ekosistem — yani toprağın altındaki canlılar, mantarlar, mikroorganizmalar ve böcekler — geri getirilemiyor.
Yani konu sadece birkaç ağacın yerini değiştirmekten ibaret değil. Bir bütün olarak, zeytinliklerin ruhunu yok etmekten bahsediyoruz.

Dünyada Benzer Örnekler Var mı?
Zeytinliklerin madencilik, enerji ya da yapılaşma gibi projeler için feda edilmesi yalnızca Türkiye’ye özgü bir mesele değil. Ancak birçok ülkede bu tür kadim tarım alanları, özel yasalarla korunuyor.
- İtalya’da, özellikle Toskana ve Puglia gibi bölgelerde yüzyıllık zeytin ağaçları “ulusal miras” statüsünde kabul ediliyor. Bu ağaçların sökülmesi ya da yerlerinin değiştirilmesi sıkı izin süreçlerine bağlı ve ciddi yaptırımları var.
- İspanya’da, Endülüs bölgesindeki zeytinlikler, Avrupa Birliği’nin tarımsal kültürel miras koruma programlarına dahil ediliyor. Biyolojik çeşitliliğe katkı sağlayan bu alanlara dokunmak, sadece ekolojik değil, hukuki sorunlara da yol açıyor.
- Yunanistan’da ise zeytin ağaçları, antik dönemden beri kutsal sayılıyor. Bugün dahi, yüz yaşını aşmış ağaçların kesilmesi veya taşınması ancak bilimsel bir gerekçe sunularak mümkün olabiliyor.
Bu örnekler, zeytin ağacının sadece tarımsal bir değer değil, kültürel ve ekolojik bir varlık olarak da korunması gerektiğini gösteriyor. Türkiye’de de benzer bir bilinç ve koruma yaklaşımının yaygınlaşması gerektiğine inanıyoruz.
Barbaros Farm için Zeytin Mirası
Biz topraklarımızda sadece üretim yapmıyoruz.
Aynı zamanda bir mirası da taşıyoruz.
Barbaros Farm’ın köklerinde Çolak Dede’nin hikâyesi var. (Hikayeyi dinlemek için tıklayın)
Onun diktiği ağaçlar bugün hâlâ ayakta.
Bizden önce buradaydılar, biz gittikten sonra da burada olacaklar. Çünkü onlar bu ekosistemin yaşayan parçası.
Zeytin bizim için sadece bir tarımsal ürün değil.
Bu toprakla kurduğumuz ilişkinin sembolü.
Bir denge, bir direnç, bir duruş.
Geçtiğimiz yıllarda düzenlediğimiz zeytin festivalleri aslında zeytinin hayatımızdaki yerini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Neden Bu Yasaya Karşıyız?
- Ekosisteme geri döndürülemez zarar veriyor.
- Kırsal yaşamı ve yerel üreticiyi tehdit ediyor.
- Biyoçeşitliliği ve toprak sağlığını riske atıyor.
Zeytin Yasası Hepimizi İlgilendiriyor
Tartışılan bu yasa sadece üreticiyi değil, sofralarımızı, geleceğimizi ve doğayla olan bağımızı ilgilendiriyor.
Barbaros Farm olarak biz bu duruşu, sadece kendi adımıza değil, Çolak Dede’nin mirası adına da sürdürüyoruz.
No responses yet